UMRETÜ'L-KAZÂ SEFERİ Umrenin Mânâları, Hükmü ve Fazileti Umre; lügatta, ziyaret mânâsına gelir.[1] Şeriat teriminde, Beytü'l-Haram olan Kabe'yi, hususî şartlarına ve usulüne göre ziyaret etmek demektir. [2] Umre, sünnettir. [3] Peygamberimiz Aleyhisselam; umrenin yoksulluğu ve günahları gidereceğini, [4] bir umrenin, gelecek umreye kadar, aralarında işlenmiş günahlara keffâret olacağını haber vermiştir. [5]
Peygamberimiz Aleyhisselamın Yaptığı Umrelerin Sayısı Peygamberimiz Aleyhisselam, Medine'ye hicretten sonra, dört umre yapmıştır: 1- Hudeybiye umresi, 2- Hudeybiye muahedesine göre, ertesi (7.) yılda yapılması kararlaştırılmış ve yapılmış olan umretü'l-kazâ, 3- Huneyn ganimetinin taksiminden sonra, Ci'râne'den gelip yaptığı umre, 4- Veda Haccıyla birlikte yaptığı umre. Veda Haccıyla birlikte yapılan umre hariç olmak üzere, diğer umrelerin hepsi Zilkade ayında yapılmıştır.[6]
Umretü'l-Kazâ Seferi Ne Zaman ve Nasıl Hazırlandı ve Yapıldı? Hicretin 6. yılında, Hudeybiye'de Kureyş müşriki eriyle yapılan muahede uyarınca, ertesi yılda yapılacak umrenin zamanı gelmişti. Hicretin 7. yılı Zilkade ayı girince, Peygamberimiz Aleyhisselam, Hudeybiye seferine katılanlardan, şehit olan veya ölenler hariç, hiçbiri geri kalmaksızın umreye hazırlanmalarını ashabına emretti.[7] Umreye hazırlanmalar için de, halka seslenildi. [8] Çevrelerden gelip de o sırada Medine'de bulunan Araplar: "Vallahi, yâ Rasûlallah! Bizim ne azığımız, ne de bizi doyuracak bir adamımız var!" dediler. Peygamberimiz Aleyhisselam, ihtiyacı olanlara Allah için sadaka vermelerini, yardım etmelerini Medine halkına duyurdu. [9] Umre için hazırlanan Müslümanların sayısı 2.000'i bulmuştu. [10]
Hazırlanan Kurbanlık Develer ve Sürücüleri Kurban edilmek üzere 60 deve hazırlandı.[14] Naciye b. Cündüb el-Eslemî de, kurbanlık develeri yayarak sürüp götürmekle görevlendirildi. [15] Naciye'nin yanına da, Eşlemlerden dört genç yardımcı olarak verildi. Ubeyd b. Ebu Rühm ile Ebu Hureyre de, sürücü yardımcıları arasında idi. Peygamberimiz Aleyhisselam, kurbanlık devesine kendi eli ile nişan vurdu. [16]
Hazırlanan Silahlar ve Süvarilerle Yola Çıkılışı Peygamberimiz Aleyhisselam; yanlarına miğfer, zırh gömlek ve mızrak... gibi askerî silahlarla yüz de at aldı. Yüz atlı süvariyi önceden yola çıkardı ve onların başına da Muhammed b. Meslemeyi kumandan tayin etti. Beşir b. Sa'd'ı da, silah kafilesiyle görevlendirdi. "Yâ Rasûlallah! Kureyşîler, yolcu silahı olan, kınlarında sokulu kılıçlardan başka silahlarla yanlarına girmem ekliğim izi bize şart koşmuşlardı. Halbuki, sen silah taşımaktasın?" dediler. Peygamberimiz Aleyhisselam: "Biz, o silahlan Harem'de Kureyşîlerin yanlarına sokacak değiliz. Fakat, onlar yakınımızda, elimizin altında olacak! Kureyş cemaatinden, bize yapılabilecek bir saldırıya karşı, silahlar yakınımızda bulunacaktır!" buyurdu. "Yâ Rasûlallah! Bu hususta Kureyşîlerden korkuyor musun?" diye sordular. Peygamberimiz Aleyhisselam cevap vermedi, sustu. Zü'l-huleyfie'y6 gelindiği zaman, Peygamberimiz Aleyhisselam süvarileri ileri sürdü. Silah yükleriyle kurbanlık develeri de ileri gönderdi.[17] Peygamberimiz Aleyhisselam, Zü'l-huleyfe'de, mescidin kapısında ihrama girdi[18] ve telbiyeye başladı. [19] Peygamberimiz Aleyhisselam, Müslümanlarla birlikte telbiye ederekZü'l-huleyfe'den ayrılıp yollarına devam ettiler.[20]
Kureyş Müşriklerinin Korkuya ve Telaşa Düşmeleri Muhammed b. Mesleme, kumandası altındaki süvari birliğiyle Merru'z-zahran'a vardı, Orada, Kureyş müşriklerinden bazı adamlara rastladı.[21] Onlar, süvarilerle gelişinin sebebini Muhammed b. Meslemeye sordular. [22] Muhammed b. Mesleme: "Bunlar, Resûlullah Aleyhisselamın süvarileridir. İnşaallah, kendileri de, yarın sabah burada, bu yerde bulunacaklardır!" dedi. [23] Onlar, Beşir b. Sa'd'ın yanında da pek çok silahlar bulunduğunu görünce, acele Mekke'ye gittiler, gördükleri süvarileri ve silahlan Kureyş müşriklerine haber verdiler. Kureyş müşrikleri çok korktular ve birbirlerine: "Vallahi, biz hiçbir hadise çıkarmadık ki! Yazımıza ve anlaşmamıza bağlı bulunuyoruz da! Hal böyle iken, Muhammed ne diye ashabıyla gelip bizimle çarpışacak?! Anlayamadık!" dediler. [24] Peygamberimiz Aleyhisselam, Merru'z-zahran'a gelince, bütün silahları, Batn-ı Ye'cec'e (veya Ye'cic'e) gönderdi.[25] Batn-ı Ye'cec'e konulan silahlar arasında oklar, yaylar ve kalkanlarda bulunuyordu. [26] Batn-ı Ye'cec; Mekke'ye 3 mil yakınlıkta bir yer olup, [27] onun neresinden bakılsa Mekke Hareminin dikili taşları görünür. Peygamberimiz Aleyhisselam silahlara sahip olmak üzere, 200 kişiyi de orada bıraktı ve başlarına da Ensardan Evs b. Havlîyi dikti. [28] Peygamberimiz Aleyhisselam Merru'z-zahran'a gelip konduğu zaman, sahabiler, kendileri hakkında müşriklerin "Onlar, zayıflıktan, geceleri hiç uyuyamıyorlarmış!" dediklerini işittikleri için: "Keşke yük develerimizden bazısını kesseydik, etinden yiyip çorbasından içseydik de, yarın sabah o Kureyş cemaatinin yanına olanca gücümüz ve zindeliğimizle varsaydık!" dediler. Peygamberimiz Aleyhisselam: "Böyle yapmayınız! Azıklarınızdan, kalanları, benim yanımda toplayınız!" buyurdu. Azıkları topladılar ve deriden sofralar üzerine yaydılar ve yediler. Her biri, dağarcıklarında kalanları da, kurtlara, kuşlara bıraktılar. [29]
Peygamberimiz Aleyhisselamın Kureyş Temsilcileriyle Konuşması Peygamberimiz Aleyhisselam, Batn-ı Ye'cec'de ashabıyla birlikte bulunduğu ve kurbanlık develerle silah yüklerinin oraya gelip kavuştukları sırada idi ki, Kureyş müşrikleri, Mikrez b. Hafs'ı, yanına Kureyşîlerden bazılarını katarak, Peygamberimiz Aleyhisselama göndermişlerdi. Kureyş temsilcileri Peygamberimiz Aleyhisselamla buluşunca; "Yâ Muhammedi Herhalde, bizim sana küçük veya büyük herhangi bir hıyanetimiz, vefasızlığımız haber verilmiş değildir. Buna rağmen, Harem'e, kavminin yanına böyle silahla mı gireceksin?! Halbuki, oraya, yolcu silahı olan, kınlarına sokulu kılıçlardan başkasıyla girmemek şartını kabullenmiş bulunuyordun!?" dediler.[30] Peygamberimiz Aleyhisselam: "Yine de, öyledir! Biz oraya kınlarına sokulu kılıçlardan başkasıyla girecek değiliz! [31] Onların (kavmimin) yanına da silahla girmeyeceğim! [32] Ben çocukluğumda da, olgunluğumda da ancak vefakârlıkla tanınmışı m dır. Onların (kavmimin) yanına silah sokmak istiyor da değilim! Fakat, silahların bana yakın bir yerde bulunmasını isterim!" buyurdu. [33] Mikrez b. Hafs: "Zaten, senden beklenen, sana yaraşan da budur; iyilik ve vefakârlıktır!" dedi. [34]
Mikrez b. Hafs'ın Durumu Müşriklere Duyuruşu ve Kâbe Tavafı İçin Mekke'nin Boşaltılışı Mikrez b. Hafs, acele Mekke'ye, adamlarının yanına döndü[35] ve: "Muhammed, Mekke'ye silahla girmeyecektir. O, bize vermiş olduğu söz ve şart üzerinde duruyor!" dedi. [36] Mikrez Peygamberimiz Aleyhisselamdan bu haberi getirince, Kureyş müşriklerinin ileri gelenleri Mekke'yi boşalttılar, dağ başlarına çıkıp gittiIer[37] ve: "Ne onu, ne de onun ashabını görmeyelim!" dediler. [38] Müşrik ulularının, böyle Mekke'den çıkıp gitmeleri, Allah'a ve Allah'ın Resûlüne karşı besledikleri düşmanlıktan; Peygamberimiz Aleyhisselamla ashabının Beytullah'ı tavaflarını görmeye katlanamamalarından; 37 kin, kızgınlık ve kıskançlıklarından ileri geliyordu. [39]
Peygamberimiz Aleyhisselamın Muhacir Sahabilerine Emir ve Tavsiyeleri ve Mekke'ye Girişi Peygamberimiz Aleyhisselam; Mekke'ye girmek için hazırlandığı sırada, Muhacir sahabilerine: "Kavminiz olan Kureyş müşrikleri, yarın sizi görmek isteyeceklerdir. Onlar sizi muhakkak güçlü ve dayanıklı görmelidirler" buyurdu[40] ve kurbanlık develerin de öne geçirilip Zî Tuvâ'ya götürülmesini ve orada bırakılmasını emrettti. Peygamberimiz Aleyhisselam, devesi Kasvâ'nın üzerinde, sahabileri de kılıçlarını kuşanmış, Peygamberimiz Aleyhisselamı ortalarına almış oldukları halde, yüksek sesle: "Lebbeyk! Allâhümme lebbeyk! Lebbeyk! Lâ şerike leke lebbeyk! İnnel hamde ve'n nîmete leke vel mülke lâ şerîke lek!" diye telbiye ederek Zî Tuvâ'ya kadar ilerlediler. [41] Peygamberimiz Aleyhisselam, T\ Tuvâ'ya gelince, durdu. Sonra, yine, kendisi devesi Kasvâ'nın üzerinde bulunduğu ve Kasvâ'nın yuları Abdullah b. Revâha'nın elinde olduğu, Müslümanlarda çevresinde yürüdükleri halde, Hacun tepeciği üzerine çıkılan Seniye'den, yokuştan Mekke'ye girdiler. [42] Zaten, Mekke'ye giriş, Mekke'nin yukansındaki Bathâ'daki Seniyetü'l-ulyâ'dan; Mekke'den çıkış da, Mekke'nin aşağı tarafındaki Seniyetü's-süflâ'dan yapılır. [43] Peygamberimiz Aleyhisselam, Mekke'nin gölgelik barakalarına gelinceye kadar telbiyeye devam etti. [44] Umrede, Mescid-i Haram'a girilince, telbiye kesilir. [45]
Abdullah b. Revâha'nın Recez Söyleyerek Peygamberimiz Aleyhisselamın Önünde Yürümesi ve Hâşim Oğulları Çocuklarının Sevinçlerinden Koşuşmaları Abdullah b. Revâha; Peygamberimiz Aleyhisselamın devesi Kasvâ'nın yularını çekerek Peygamberimiz Aleyhisselamın önünde yürümekte ve: "Ey kâfirlerin dölleri! Onun (Resûlullahın) yolundan çekiliniz! Çekiliniz ki, Rahman olan Allah ona Kur'ân'ı indirmiştir. Her hayır ve iyilik, Resûlullahta ve onun yolundadır! En hayırlı ölüm de, onun yolunda çarpışarak ölmektir! Ben, onun gerçekten Resûlullah olduğuna şehadet etmişimdir. Yâ Rab! Ben onun sözlerine, buyruğun üzere, inanmış; onun sözlerini kabul etmenin ilahî bir gerçek olduğunu anlamışımdır! Kur'ân'ın Allah tarafından indirildiğini inkâr ettiğinizde, başları boyun ve gövdelerden ayıran, dosta dostunu unutturan darbeleri size indirdiğimiz gibi, onun mânâsını inkâr ettiğinizde de, size darbeler indiririz!" diyerek recez söylemekte idi.[46] Peygamberimiz Aleyhisselamı sevinçle karşılayan Haşim oğullarının küçük çocuklan ise, Peygamberimiz Aleyhisselamın gâh önünden, gâh arkasından koşuşmakta idiler.[47]
Müşriklerin Peygamberimiz Aleyhisselam ve Ashabı Hakkındaki Konuşmaları Kureyş müşrikleri, geçen yıl Hudeybiye'de muahede yapıldığı sıralarda, birbirlerine: "Burunları kurtlanıp ölesiye kadar, Muhammed'i de, ashabını da kendi hallerine bırakınız![48] Yanımızdan çıkıp gittikten sonra, Muhammed'in ashabı yoksulluğa ve hastalığa uğramışlar! [49] Muhammed ve ashabı, darlık, yokluk ve sıkıntı içinde imişler! [50] Yanınıza bir cemaat gelecek ki, Yesrib'in (Medine'nin) humması (sıtması) onları çok zayıf düşür-müş! [51] Yesrib'in humması, Muhammed'i de, ashabını da çokzayıflatmış! [52] Onlar, zayıflıktan, geceleri hiç uyuyamıyoriarmış!" [53] diyerek konuşmaktan geri durmamakta idiler. Yüce Allah, müşriklerin bütün bu konuşmalarını Peygamberimiz Aleyhisselama bildirmiştir! [54] Müşriklerin ileri gelenleri, Peygamberimiz Aleyhisselamla Müslümanları görmemek için dağ başlarına çıkmışlardı. [55] Mekkeli halkın erkek, kadın, çoluk çocukları ise, Peygamberimiz Aleyhisselamla ashabını seyretmek için Dârü'n-Nedve'de sıralanmışlardı. [56] Bazıları da, Hicr (Hatfm)'in bir tarafında oturmakta idiler. [57]
Beytullah'ın Silkelene Silkelene Çalımlıca Tavaf Edilişi Peygamberimiz Aleyhisselam, Mescid-i Haram'a girince, omuz ihramının bir ucunu sağ koltuğunun altından alıp sol omuzunun üzerine attı ve sağ om uzunu açtı. Sonra da: "Bugün kendisini şu müşriklere güçlü ve zinde gösterecek olan er kişileri Allah rahmetiyle yarlı-gasın, esirgesin![58] Sakın Kureyş cemaati sizde bir gevşeklik ve eksiklik görmesinler![59] Müşriklerin gücünüzü görmeleri için, Beytullah'ı tavafın ilk üç devresinde remel yapınız!" buyurdu. [60] Yani, tavafın ilk üç devresinde omuzlarını açık bulundurmalarını; [61] adımlarını kısaltıp omuzlarını silkeleyerek hızlıca ve çalımlıca, [62] iki rükün arasında ise ağır ağır yürümelerini ashabına emir buyurdu. [63] Peygamberimiz Aleyhisselam, Kasvâya bindi. Abdullah b. Revana, Kasvâ'nın yularından tuttu. Müslümanlar, Peygamberimiz Aleyhisselam gibi, sağ omuzlarını açtılar, tavaf için sıralandılar. Peygamberimiz Aleyhisselam, Hacerü'l-Esved'e yaklaştı. Elindeki değneğin ucuyla ona dokunarak istilam etti[64] ve değneğin ucunu öptü. [65] Sahabiler de, Hacerü'l-Esved'e ellerini ve yüzlerini sürdüler. [66] Kabe'yi tavafa, silkelene silkelene, hızlıca ve çalımlıca dolaşmaya başladılar. [67] Kabe'nin Yemen köşesine eriştiler; oradan, Hacerü'l-Esved köşesine kadar ağır ağır yürüdüler. Sonra, tekrar, Yemen köşesine kadar, silkelene silkelene, çalımlıca ve hızlıca; oradan, Hacerü'l-Esved köşesine kadar ağır ağır yürüdüler. Üç tavafı böylece yaptlar. [68] Peygamberimiz Aleyhisselamın Mecsid-i Haram'a yürüyerek girdiği, tavaf ve koşmaları yaya olarak yaptığı da rivayet edilir. [69] Abdullah b. Revâha, tavafta da recez okumaya başlayınca, Hz. Ömer, ona: "Sen Resûlullah Aleyhisselamın önünde, Allah'ın Hareminde bu şiiri söyleyip duracak mısın?!" dedi. [70] Peygamberimiz Aleyhisselam, Hz. Ömer'e: "Ona engel olma! Varlığım Kudret Elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki; onun sözleri, bu Kureyş müşriklerine ok yağdırmaktan daha çabuk, daha çok tesirlidir! [71] İbn Revâha! Devam et!" buyurduktan sonra, [72] Abdullah b. Revâhaya: "'Allah'tan başka hiçbir ilah ve mabud yoktur! Bir olan O'dur! Va'dini gerçekleştiren O'dur! Bu kuluna yardım eden O'dur! Askerlerini güçlendiren O'dur! Toplanmış olan kabileleri bozguna uğratan da yalnız O'dur!' de!" buyurdu. Abdullah b. Revâha bunu söylemeye başlayınca, Müslümanlar da, onun söylediği gibi söylemeye başladılar. [73]
Müslümanların Tavafta Yaptıkları Remellerin Müşrikleri Hayal Kırıklığına Uğratması Müslümanlar tavafın üç dolaşımında remel yaptıkları, silkelene silkelene, çalımlıca ve hızlıca yürüdükleri zaman, müşrikler: "Demek, Medine'nin humması onları hiç de zayıflatmam iş[74] Demek, bunlar hâlâ zinde, sapasağlam imişler! [75] Size, bunların sıtmadan zayıf düştükleri anlatılmıştı. Halbuki, bunlar, bizden daha zinde, daha diridirler! [76] Baksanıza! Bunlar, yürümeye razı olmuyorlar, kanaat etmiyorlar da, geyiklerin sıçrayışı, zıplayışı gibi sıçrıyorlar!" dediler. [77]
Peygamberimiz Aleyhisselamın Tavafta Okudukları ve Okunmasını Tavsiye Buyurdukları Dualar Tavafın geri kalan dört dolaşımı ise, ağır ağır yürünerek yapıldı.[78] Peygamberimiz Aleyhisselam tavafta Hacerü'l-Esved köşesine geldikçe, orada durup Hacerü'l-Esved'e elindeki değnekle işaret etmekte ve tekbir getirmekte idi. [79] Peygamberimiz Aleyhisselam: "Kabe'yi tavaf ederken, Yemen köşesinde 'Allâhümme innî es'elüke'l-afve vel âfiyete fid dünyâ vel âhire! Rabbena âtinâ fid dünyâ ve fil âhireti haseneten ve kına azâbennâr!1 diye dua eden kişiye, vazifeli yetmiş melek 'Amîn' derler" buyurdu. [80] Peygamberimiz Aleyhisselamın, tavaf sırasında, Hacerü'l-Esved'le Hatîm arasında: "Rabbena âtinâ fid dünyâ ve fil âhireti haseneten ve kına azâbennâr!" diyerek dua ettiği de işitil mistir. [81]
Tavaf Namazı Kılınışı ve Sa'y Yapılışı Peygamberimiz Aleyhisselam, Kabe'yi yedi defa tavaf ettikten ve iki rekat namazı kıldıktan sonra, say yapmak üzere Safa tepeciğine gitti.[82] Safa tepeciği ile Merve tepeciği arasında, yine, Kasvâ'nın üzerinde olduğu halde, yedi kere sa'y yaptı. Yedincisinde, Merve üzerinde sayini tamamladı. [83] Peygamberimiz Aleyhisselamın Safa ile Merve arasında say yaparken Kasvâ'yı hızlandırması, Kureyş müşriklerine, güçlülüğünü ve zindeliğini-ashabı gibi-göstermek içindi. [84]
Peygamberimiz Aleyhisselamın Safâ ve Merve Tepeciklerindeki Tekbir, Tehlil ve Duaları Peygamberimiz Aleyhisselam, Safa ve Merve tepeciklerinde durdukları zaman üç kene tekbir getirmiş, üç kere "Lâ ilahe illallâhu vahdehû lâ şerîke leh. Lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadîr" demiş ve dua etmiştir.[85] Ashabdan Abdullah b. Ebi Evfâ der ki: "Resûlullah Aleyhisselamla birlikte umre yaptığımız zaman, kendisi, Kabe'yi tavaf etti. Onun yanında, biz de tavaf ettik. O Makam-ı İbrahim'in arkasında namaz kıldı. Biz de, onun yanında (tavaf namazı) kıldık. [86] O, Safa ile Merve arasında say yaptı. [87] Biz, onu Mekkeli müşriklerin ve onların akılsız delikanlılarının herhangi birşeyle rahatsız etmelerinden koruduk! [88] Ona hiçbir kimse birşey yapamadı ." [89]
Kurbanların Kesilişi Peygamberimiz Aleyhisselam, sa'y'ini Merve'de tamamladığı zaman, kurban kesmek için orada durdu ve: "Burası, kurban kesim yeridir. Mekke'nin her caddesi de, kurban kesim yeridir" buyurdu ve kurbanını orada, Merve'de kesti.[90] Müslümanlara da, kurbanlarını kesmelerini emretti. Deve bulan, deve kesti. Bulamayanların da, sığır kesmelerine müsaade edildi. [91] O sırada, bir adam, Mekke'ye sığır getirmişti. Sığır kesecek olanlar da, ondan sığır alıp kestiler. [92] Hudeybiye'de bulunmuş olanlar, kesilen kurbanlara ortak oldular. Hudeybiye seferine katılmamış olanlar ise, kurban kesmediler. [93]
Kurban Kesiminden Sonra Tıraş Olunuşu Peygamberimiz Aleyhisselam, Merve'de kurbanını kestikten sonra, orada başının saçını kazıttı.[94] Peygamberimiz Aleyhisselamın başının saçını kazıyan, Hıraş b. Ümeyye idi. Bu işi yapanın Ma'mer b. Abdullah el-Adevî olduğu da rivayet edilir.[95] Müslümanlar da tıraş oldular.[96]
Peygamberimiz Aleyhisselam Bilal-i Habeşî'ye emretti, Kabe'nin üzerinde öğle ezanını okuttu.[98] Bilal-i Habeşî'nin ezanını işitince, Kureyş müşriklerinden İkrime b. Ebu Cehil: "Allah, Ebu'l-Hakem'e [Ebu Cehil'e], bu kölenin söylediğini işittirmemek lutfunda bulunmuştur!" dedi. Safvan b. Ümeyye: "Allah'a şükürler olsun ki; bunları görmeden önce, babamı alıp götürdü!" dedi. Halid b. Esîd de: "Allah'a şükürler olsun ki; babamı öldürdü de, o bugünü, Ümmü Bilal'in oğlu Bilal'in Kabe'nin üzerine dikilip anırdığı (hâşâ) zamanı görmedi!" dedi. Süheyl b. Amr ile yanında bulunan kişiler ise, bu ezanı işittikleri zaman, yüzlerini kapadılar! [99]
Hz. Abbas'ın Tavsiye ve Teklif Ettiği Hz. Meymûne'yi Peygamberimiz Aleyhisselamın Zevceliğe Kabul Edişi Hz. Meymûne; Hz. Abbas'ın zevcesi Ümmü'l-Fadl ile Hz. Cafer'in zevcesi Esmâ binti Umeys'in kızkardeşi olup,[102] İslâmiyetten önce Mes'ud b. Amr es-Sakaff ile evli iken ondan ayrılıp Ebu Rühm b. Abduluzzâ ile evlenmiş; Ebu Rühm'ün ölümü ile de dul kalmıştı. [103] Hz. Abbas, Hz. Meymûne'yi Peygamberimiz Aleyhisselama övmüş; [104] Peygamberimiz Aleyhisselam da umre için Medine'den yola çıkmadan önce, Ebu Rafı1 ile Ensardan bir zâtı (Evs. b. Havlî'yi) dünürlük etmek üzere Mekke'ye göndermiş bulunuyordu. [105] Peygamberimiz Aleyhisselam umre için yola çıkıp Cuhfe'de bulunduğu sırada da, Hz. Abbas'la buluşunca, Hz. Abbas: "Yâ Rasûlallah! Meymune binti Haris dul kaldı. Onu kendine zevceliğe alsana" demişti. [106] Hz. Meymûne, Peygamberimiz Aleyhisselamın kendisiyle evlenmek istediği haberini deve üzerinde bulunduğu sırada alınca: "Deve de, üzerindeki de Resûlullah Aleyhisselamındır!" dedi. [107] Kendisini Peygamberimiz Aleyhisselama bağışladı[108] ve gereğinin yapılmasını da, kızkardeşi Ümmü'l-Fadl'a, o da zevci Hz. Abbas'a bıraktı. Bunun üzerine, Hz. Abbas, Peygamberimiz Aleyhisselamdan 400 dirhem mehir alarak Hz. Meymûneyi Peygamberimiz Aleyhisselama nikahladı. [109]
Peygamberimiz Aleyhisselamın Mekke'de Üç Gün Daha Kalma Teklifinin Müşriklerce Kabul Edilmeyişi Hudeybiye anlaşmasına göre; Peygamberimiz Aleyhisselamın Mekke'de kalacağı üç günlük müddet dolmuş bulunuyordu.[110] Peygamberimiz Aleyhisselam, Kureyş müşriklerine: "İsterseniz, zevcemle evlenme törenini yapmak üzere burada üç gün daha oturayım ve çekeceğim düğün ziyafetine sizi de çağırayım" diye Hz. Osman'la haber saldı. [111] Peygamberimiz Aleyhisselam, bu vesile ile onları kendisine ısındırmak istemişti. Kureyş müşrikleri, Hz. Ali'nin yanına geldiler ve: "'Artıkyanımızdan ayrılıp git! Müddet dolmuştur!1 diye sahibine söyle!" dediler. [112] Peygamberimiz Aleyhisselama Hz.Ali ile haber saldılar. [113] Kureyş müşrikleri, Peygamberimiz Aleyhisselamla ashabını Mekke'den çıkarma işini Huvaytıb b. Abduluzzâ'ya havale etmişlerdi. [114] Huvaytıb b. Abduluzzâ ile Süheyl b. Amr, Peygamberimiz Aleyhisselamın yanına geldiler. [115] O sırada, Peygamberimiz Aleyhisselam, Medineli Müslümanların meclislerinden bir mecliste oturup konuşuyor ve yanında da Sa'd b. Ubâde bulunuyordu. [116] Kureyş temsilcileri: "Yâ Muhammed! [117] Müddetin dolmuştur! Çık, git artık yanımızdan!" dediler. [118] Peygamberimiz Aleyhisselam: "Ben sizden bir kadını nikâhlamışüm. Onunla evlenme törenini yapıncaya kadar bırakılmamdan size ne zarar gelirdi"[119] Ne olurdu, beni bıraksaydınız da, evlenme törenimi aranızda yapsaydım, sizin için yapacağımız düğün yemeğimizde de bulunsaydınız? Böyle yapmak, size düşmez, yaraşmaz mıydı?" dedi. Kureyş temsilcileri: "Senin düğün yemeğinde bulunmak, bize gerekmez! [120] Bize ne sen, ne de düğün yemeğin gerek![121] Hemen çık git artık yanımızdan! [122] Yâ Muhammedi Allah aşkına söyle! 'Toprağımızdan muhakkak çıkıp gideceksin!' diye aramızda seninle muahede yapmadık mı? İşte, o üç günlük müddet de dolmuştur!" dediler. Sa'd b. Ubâde, onların Peygamberimiz Aleyhisselama karşı böyle kaba ve sert konuştuklarını görünce, son derecede kızdı[123] ve Süheyl b. Amfa: "Ey anasının bilmem nesini yiyesice! [124] Sen yalan söylüyorsun! Burası ne senin toprağındır, ne de senin babanın toprağıdır! [125] Resûlullah Aleyhisselam, buradan, kendisi istemedikçe çıkmaz! [126] Vallahi, o buradan ancak muahedeye uyarak rızasıyla çıkar gider. Yoksa, zorla çıkıp gitmez!" dedi. Sa'd b. Ubâde'nin bu sözleri üzerine, Huvaytıb b. Abduluzzâ ile Süheyl b. Amr sustular ve sindiler. Peygamberimiz Aleyhisselam gülümsedi, sonra da: "Ey Sa'd! Konak yerimizde, kavmimizden bizi ziyarete gelenleri incitme!" buyurdu. [127]
Akşama Kadar Mekke'yi Terketmelerinin Müslümanlara Duyuruluşu ve Yola Çıkılışı Peygamberimiz Aleyhisselam: "Müslümanlardan hiç kimse burada akşamlamayacak, yola çıkacaktır!" diyerek göç halkına seslenmesini Ebu Râfi'e emir buyurdu.[128] Peygamberimiz Aleyhisselam da, hemen devesine bindi. Derlenip toparlanabilen Müslümanlarla birlikte Mekke'den ayrılarak Şerif mevkiinde konakladı. Arkadan gelen Müslümanlar da orada toplandılar, tamamlandılar.[129]
Hz. Meymûne'nin Mekke'den Çıkarılıp Serif'e Getirilişi ve Evlenme Töreninin Serif'te Yapılışı Peygamberimiz Aleyhisselam, Mekke'den ayrılmadan önce, Ebu Râfi'i Hz. Meymûne'nin göç hazırlığını görüp Şerife getirmekle görevlendirmişti.[130] Ebu Râfi' akşama kadar Hz. Meymûne'nin işiyle uğraştı. Akşamleyin, Peygamberimiz Aleyhisselamın arkasından, Hz. Meymûne ve yanındakiler de yola çıktılar. Yolda, Anâ' mevkiinde, müşriklerin ayaktaki m I arıyla karşılaştılar. Onlar, Peygamberimiz Aleyhisselama[131] ve Hz. Meymûneye[132] dil uzatmaya başladılar. Ebu Râfi1, onlara: "Siz bizden ne istiyorsunuz?! İşte, vallahi, süvariler ve silahlar, Batn-ı Ye'cec'de bekliyor! [133] Siz anlaşmayı bozmak mı istiyorsunuz?!" deyince, müşrikler başlarını önlerine eğdiler, hemen dönüp gittiler.[134] Ebu Râfi' ve yanında bulunanlar Batn-ı Ye'cec'e vardılar. Oradaki süvarilerle birlikte, bütün gece yola devam ederek Şerife geldiler. [135] Hz. Meymûne'nin Mekke'de yapılamayan evlenme töreni Şerifte yapıldı. [136]
Fetih ve Umre Hakkındaki İlahî Vaadlerin Gerçekleşmesi Yüce Allah, Hudeybiye muahedesinden sonra indirdiği âyette (Feth: 27) vaad buyurduğu fethi Hayber'i fethettirmek suretiyle yerine getirdiği gibi, Resûlünün umre hakkında gördüğü rüyayı da yaptırdığı bu umre ile doğru çıkarmıştır.[137]
Hz. Hamza'nın Kızı Ümâme'nin Medine'ye Getirilişi Hz. Hamza'nın kızı Ümâme, Mekke'de bulunuyordu. Peygamberimiz Aleyhisselamın Mekke'ye vardığı sırada, Hz. Ali, Peygamberimiz Aleyhisselama: "Amcamızın biricik yetim kızını müşriklerin arasında ne diye bırakalım?" demiş, Peygamberimiz Aleyhisselam da bu teklifi olumsuz karşılamamıştı.[138] Hz. Ali, Ümâme'yi erkeklerin arasında Kabe'yi tavaf ederken görüp elinden tutarak Hz. Fâtıma'nın yanına getirmiş: [139] "Amcanın kızı senin yanında dursun!" demiş,[140] Hz. Fâtıma'nın hevdecine koymuştu.[141] Peygamberimiz Aleyhisselam Mekke'den ayrılırken de, Ümâme: "Amca! Amca!" diye seslenerek Peygamberimiz Aleyhisselamın arkasından koşmuştu. [142] Peygamberimiz Aleyhisselam da, onu Mekke'den Medine'ye getirmişti. [143]
Ümâme'ye Kimin Bakması Gerekeceğinin Belirlenişi Zeyd b. Harise ile Hz. Cafer ve Hz. Ali, Umâmeye bakmak için isteklendiler. Aralarında tartışmaya başladılar. Peygamberimiz Aleyhisselam, bu hususta, aralarında kendisinin hüküm vereceğini bildirdi ve: "Ey Cafer! Ümâme'yi görüp gözetmeye, sen daha lâyıksın! Çünkü, onun teyzesiyle evli bulunuyorsun! Kadın, ne teyzesi, ne de halası üzerine nikahlanıp gelemez!" buyurdu, Ümâme'yi Hz. Cafer'in görüp gözetmesine hüküm verdi. Peygamberimiz Aleyhisselam bu hükmü verince, Hz. Cafer sevincinden ayağa kalkıp, Peygamberimiz Aleyhisselamın çevresinde, tek ayağı üzerinde seke seke yürümeye başladı. Peygamberimiz Aleyhisselam: "Ey Cafer! Nedir bu?!" diye sordu.[144] Hz. Cafer: "Bu, Habeşlilerin sevinçlerinden krallarına yaptıklarını gördüğüm birşeydir. [145] Yâ Rasûlallah! Necaşî de, bir kimseden hoşlandı mı, kalkar, onun çevresinde, tek ayağı üzerinde seke seke yürürdü!" dedi. Peygamberimiz Aleyhisselam, Ümâme'yi, Hz. Ümmü Seleme'nin oğlu Seleme b. Ebu Seleme ile evlendirmiştir. [146] Peygamberimiz Aleyhisselam, Umre seferinden Zilhicce ayında Medine'ye dönmüştür. [147]
[3] Mâlik.Muvatta', c. 1, s. 347, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 316, Tirmizî, Sünen, c. 3, s. 270.
[4] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 387, Tirmizî, Sünen, c. 3, s. 15, Nesâf, Sünen, c. 5, s. 115.
[5] Mâlik, Muvatta', c. 1, s. 346, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 246, Müslim , Sahîh, c. 2, s. 983, Tirmizî, Sünen, c. 3, s. 272. Nesâf. Sünen. c. 5. s. 115. M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/171.
[6] Ibn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 1 70,171, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 134, Müslim, c. 2, s. 916, Ebu Da\ud, Sünen, c. 2, s. 205. 206. Tirmizî. c. 3. s. 180. İbnMâce. Sünen. c. 2. s. 999. Hâkim. Müstednek. c. 3. s. 50. M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/171-172.
[7] Vâkidi, Megâzi, c. 2, s. 731, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 120.
[8] İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 168, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 227, İbn Hacer, Fethu'l-bârî, c. 7, s. 383.
[9] Vâkıdî, Megâzi, c. 2, s. 732, Zürkânf, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 254.
[10] Vâkidi, Megâzi, c. 2, s. 731, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 120, İbn Hacer, Fethu'l-bârf, c. 7, s. 383, Kastalânf,Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 184, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 62. M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/172.
[11] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 12, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 353.
[12] İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c.2,s. 120, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 149.
[13] Belazuri, Ensâb, c. 1, s. 353. M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/172-173.
[14] Vâki dr, Megâzî, c.2, s. 732, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 121, Belâzuıî, Ensâb.c.1, s. 353, Taberî, Târih, c. 3, s. 101.
[15] Vâkıdî, c. 2,5.732, İbn Sa'd, c. 2, s. 120, 121, Belâzurî, c. 1, s. 353.
[16] Vâkidi, Megâzı, c. 2, s. 732,733. M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/173.
[17] Vâkıdî, Megâzî,c.2, s. 733, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 121.
[18] Vâkıdî, Megâzî,c.2, s. 733, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 121, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 62.
[20] M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/173-174.
[21] Vâkıdî, Megâzî, c.2, s. 734, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 121.
[22] Zürkânf, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 255.
[23] Vâkıdî, Megâzî, c.2, s. 734, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 121, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 231.
[24] Vâkidi, Megâzî, c. 2, s. 734, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 231, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 780, Zürkâni, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 255.
[25] Vâkıdî, c. 2, s. 734, İbn Sa'd, c. 2, s. 121, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 231, Diyarbekrî, c. 2, s. 62, Zürkânf, Mevâhib Şerhi, c. 2, s.255.
[28] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 734, 735, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 121, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 62, Zürkânf, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 255.
[29] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1 , s. 305, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 231 . M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/174-175.
[30] Vâkidi, Megâzî, c. 2, s. 734, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 231, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 780, Zürkânf, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 255.
[34] Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 231, Halebî, c. 2, s. 780, Zürkânf, c. 2, s. 255. M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/175-176.
[35] Vâkidi, Megâzî, c. 2, s. 734, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 231, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 780, Zürkânf, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 255.
[37] Vâkidi, c. 2, s. 734, İbn Sa'd, Tabak âtü'l-kübrâ, c. 2, s. 121, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 231 Zürkânf, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 255.
[38] Vâki dr, Megâzî, c. 2, s. 734, E bu'l-Fidâ, c. 4, s. 231 .
[39] İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 148, Zürkânf, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 255. M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/176-177.
[40] Diyarbekrı, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 62, Halebı, c. 2, s. 780, 781, Zürkânf, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 255.
[41] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 734, 735, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 121, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 23, Diyarbekrı, c. 2, s. 62, 63, Zürkânf, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 255.
[42] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 735, İbn Sa'd, c. 2, s. 121, Kastalânf, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 184.
[43] Ahm ed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 142, Buhârî, Sahih, c. 4, s. 111.
[44] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 735, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 121.
[45] Mâlik. Muvatta1, c. 1.S.343. M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/177-178.
[46] İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 4, s. 13, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 736, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 121, Nesâf, Sünen, c.5, s. 212, Taberî, Târîh, c. 3, s. 106, İbn E ar, Kâmil, c. 2, s. 227, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 228, 229, 231, İbn Hacer, Fethu 'l-bârf, c. 7, s. 383, 384, Kastalânf, Mevahibü'l-ledünniye, c. 1, s. 184,185, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 63, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 783, 784, Zürkânf, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 255, 257.
[47] Buhârî, Sahih, c. 2, s. 204, Nesâf, Sünen, c.5, s. 212. M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/178.
[48] Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 232.
[50] İbn İshak.İbnHişam, Sîre, c. 4, s. 12, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 227, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 232.
[51] İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 123, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 86, Müslim, Sahih, c. 2, s. 923, Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 178, Nesâf, Sünen, c. 5, s. 230, Kastalânf, Mevâhib, c. 1, s. 185.
[54] Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 178, Nesâf, Sünen, c. 5, s. 230, 231.
[55] Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 231.
[56] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 12, Taberî, Târih, c. 3, s. 100, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 227, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 227.
[57] İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 123, Müslim , Sahîh, c. 2, s. 923, Mesâf, Sünen, c. 5, s. 231. M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/178-179.
[58] İbn İshak.İbnHişam, Sîre,c.4, s. 12,13, Taberî, Târih, c. 3, s. 100, İbn Esir, Kâmil,c. 2, s. 227.
[60] İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 123, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 306, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 229, 231, Kastalânf, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1 , s. 185.
[61] Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 229, 231, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 168.
[62] İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 123, Buhârî, Sahîh, c. 4, s. 161, c. 5, s. 86, Müslim, Sahih, c. 2, s. 923, E bu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 178, Nesâf, Sünen, c. 5, s. 231, İbn Kayyım , Zâd, c. 2, s. 168, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 148, Kastalânf, Mevâhib, 1, s. 185.
[73] İbn Sa'd, Taba kât, c. 2, s. 122, Halebî, c. 2, s. 7 84, Zürkânf, M evâhibü 'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 257. M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/179-181.
[74] İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 123, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 306.
[81] İbn Ebi Şeybe, Musannef, c. 4, s. 108. M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/182.
[82] Buhârî, Sahih, c. 2, s. 160,163, 165-166, İbnMâce, Sünen, c. 2,5.996.
[83] Vâkıdî, Megâzî, c.2, s. 736, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 122.
[84] Buhârî. Sahıh.c.2.s.171 . c. 5. s. 86. Müslim. Sahih. c. 2. s. 923. Tirmizî. Sünen. c. 2. s. 217. Nesâf. Sünen. c. 5. s. 243. M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/182.
[88] Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 355, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 86, Zürkânf, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 257.
[89] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 311, İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 96. M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/183.
[90] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 736, İbn Sa'd, Tabak âtü'l-kübrâ, c. 2, s. 122, Kastalânf, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 181, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 63.
[96] M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/184.
[97] Vâkidi c. 2, s. 740, İbn Sa'd, c. 2, s. 122, Kastalânf, c. 1, s. 195, Diyarbekrî, c. 2, s. 63. M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/184.
[98] Vâkıdî, Megâzî, c.2, s. 738, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 122.
[99] Vâkıdî, Megâzî, c.2, s. 737, 738, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 232. M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/184-185.
[100] İbn İshak.İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 14, İtan Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 122, Taben, Târih, c. 3, s. 100, İbn Esîr, Kâmil, c.2, s. 227.
[101] Vâkıdı, Megâzı,c.2,s.740. M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/185.
[105] İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 132, 133, Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, c. 2, s. 170.
[106] İbn Abdilberr, İstiâb,c.4, s. 1916, İbn E ar, Usdu'l-gâbe, c. 7, s. 273, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 64.
[107] Süheyli, Ravdu'l-ünüf, c. 7, s. 29, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 233.
[108] İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 132, Hâkim , Müstedrek, c. 4, s. 33, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1916 Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 233.
[109] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 14, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 122. M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/185-186.
[110] Hâkim, Müstedrek, c. 4, s. 31, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 234.
[118] İbn İshak, İbn Hisam , Sîre, c. 4, s. 14, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 739, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 122, Taberî, Târîh, c. 3, s. 100, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 229.
[119] İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 2, s. 169, Diyarbekrî, TârıTiu'l-hamfs, c. 2, s. 64.
[120] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 14, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 739, 740, Taberî, Târîh, c. 3, s. 100, Hâkim, Müstedrek, c. 4, s. 31.
[122] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 1 4, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 740, Taberî, Târîh, c. 3, s. 100, Hâkim, Müstedrek, c. 4, s. 31, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 191 7, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 229.
[123] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 740, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 33.
[124] İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1917, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 229, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 64.
[125] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 740, İbn Kayyı m, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 169, E bu'l-Fidâ, c. 4, s. 229, Diyarbekrî, c. 2, s. 64, Halebî,c. 2, s. 783, Zürkânf, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 262.
[126] İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1917-1918, Diyarbekrî, c. 2, s. 64.
[127] Vâkıdî, c. 2, s. 740, Diyarbekrî, c. 2, s. 64, Halebî, c. 2, s. 783, Zürkânf, c. 2, s. 242. M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/186-188.
[128] Vâkıdî, c. 2, s. 740, İbn Sa'd, Tabak âtü'l-kübrâ, c. 2, s. 122, Halebî, c. 2, s. 783.
[129] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 740, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 122. M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/188.
[136] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s:. 14, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s:. 741, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s:. 1 22. M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/188-189.
[137] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 14, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 89. M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/189.
[138] 235 Vâkıdî, M egâzf, c. 2, s. 738, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 158, 159.
[142] Ahmed b. Hanbel, c. 1, s. 98, İbn Kayyım, c. 2, s. 171, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 235 Kastalânf, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 185, Diyarbekrî, Târıîıu'l-hamfs, c. 2, s. 63, 64, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 785.
[143] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 98. M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/189-190.
[144] Vâkidi, Megâzı, c.2, s. 738, 739, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 159,160.
[145] İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 35, 36.
[146] Vâkıdî, Megâzî, c.2, s. 739, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 160.
[147] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 14, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 234. M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/190-191.